Elektronik müzik kompozitörü ve müzisyen Erdem Helvacıoğlu, geçtiğimiz Elektronik Müzik Platosu’nda ilgi çeken isimlerden biriydi. Helvacıoğlu’na, Amerika’da yayımlanan albümünün heyecanını taşıdığı şu günlerde, çalışmalarıyla ilgili sorularımızı yönelttik. Müzikle ilginiz nasıl başladı, klasik müzik tabanlı mı ya da daha farklı etkileşimler mi? Belki klasik olacak ama, müziğe ilgim ortaokul yıllarında rock ve pop müzik vasıtası ile oluştu. Evde abimin gitar çalmasından etkilendim ilk ve gitara yöneldim. Özellikle en çok 80ler’in synth popundan ve 70ler’in rock gruplarından etkilendim diyebilirim. Lisede iken Robert Kolej Tiyatro Kulübü’nün birkaç oyununa müzik yaptım ve o yıllarda Alman Lisesi’nden arkadaşların kurduğu Too Much isimli grup ile çalışmaya başladım. Psychedelic rock ve britpop tarzı besteler ve coverlar çaldık. Bu grup ile çalışmam üniversite yıllarımda da devam etti. Çeşitli klüplerde konserler verdik. Hatta o dönemlerde yaptıklarımıza ait bir demo albümümüz de var. Üniversitenin sonlarına doğru da elektronik müziğe ilgim yoğunlaştı. Fasulye filmine müzik yaptım. Haz isimli grubum ile, Türkçe elektronik pop tarzı besteler yaptım, hatta 2001 yılı Roxy Müzik Yarışması’nda “En iyi performans” ödülü de aldık. Kendi home stüdyomun iyice oturmasıyla, daha da çok elektronik müziğin içindeyim artık. Özel projelere ve tiyatro eserlerine müzikler yapmaktayım. Ara ara da enstrümanımı kullanarak Yaşar, Rashit gibi sanatçı ya da grupların albümlerinde çaldım ve tonmaysterlik yaptım. Yakında da Anjelika Akbar’ın bir remix’ini yapacağım. Daha önce birlikte çalıştığınız müzisyenlerden bahseder misiniz? Kendinizi en çok hangi projede başarılı hissettiniz? Az önce bahsettiğim gibi, lise yıllarında birlikte çalıştığım Too Much grubu galiba bana en çok zevk veren dönemlerdi. Özellikle de grubun vokalisti ve söz yazarı Can Karadoğan ile hem ruhen ve hem de kafaca benzediğimiz için, zevkli ve güzel işler çıkardığımıza inanıyorum. O dönemler belki bizlerin de en naif ve kaygısız olduğu zamanlardı. Daha üretken olduğumuz dönemlerdi. Can’ın Almanya’ya gidişiyle ara verdik. Ama her zaman kaldığımız yerden devam edeceğimizi biliyorum. Benim ikinci grup denemem Haz adlı Türkçe synth pop ve rock grubu ile oldu. Burada da eskiden tanıdığım dostlarımla çalıştım. O dönem de çok zevkli idi. Ve en son olarak da E.H.P. grubunda, uzun yıllar tanıdığım Korhan Erel ile çalıştım. Onunla Phonem Elektronik Müzik Platosu’na katıldık. Avusturya’da bir soundart bienaline katıldık. Wire gibi dergilerde grup hakkında çeşitli olumlu yazılar çıktı. Fakat gruba zaman ayırmak ve ilişkileri itina ile yürütmek gerekiyor. Yoğun dönemlerde de, bu kolay olmayabilir. Şu aralar, yine tek başımayım ve hızla yeni projeler üzerindeyim. Tek başına mı yoksa grupla mı çalışmayı tercih ediyorsunuz? İkisinin de hem artıları var hem de eksileri. Tek başına çalışırken ödün vermeden ve olabildiğince özgür hissedebiliyorsun. Özellikle elektronik müzikte tek başına herşeyi yapabilme özgürlüğü ve lezzeti ayrı. Hele ki home stüdyo imkanınız ve parçaları mix dahil son noktaya kadar getirme olanaklarınız varsa, tek başına olmanın avantajları daha fazla. Elektronikçilerde genelde bu böyle. Mesela aklıma ilk gelen Scanner veya Console. Esasında tek kişilerden oluşuyor. Albüm süreçlerinde 3-4 ay bir yerlere kapanıp kendi istediklerini son haline getirip oluşturabiliyorlar. Grup ile çalışmanınsa en büyük avantajı yaratılan sinerji. İki ya da daha çok kafa, aynı anda birçok farklı katkı sağladığı için hızla ilerleniyor. Ama kimi zaman devreye giren kişisel kaygılar ve egolar, grup ile çalışmayı zevkten çok dert haline getirebiliyor. Yani tercih yapmak oldukça güç. Elektronik müzik ve seslerle ilgili dünyada daha nasıl gelişmeler yaşanacak sizce? Nasıl ki rock müziği gelişimi içinde hem mainstream hem de deneysel kalabildiyse, elektronik müzik de kendini hem müzik marketlerinin ticari satış kategorisinde hem de deneysel kısmında bulacak. Birkaç sene öncesine kadar drum&bass heyecan verici ve yeni olarak adlandırılırken şu anda kendi kendine bir stil oldu. Bunun gibi “clicks&cuts, microsound,glitch” gibi birçok türde kendi başlarına ana türler olarak adlandırılacaklar. Teknolojinin çok hızla ilerlemesine paralel olarak da birçok yeni elektronik müzik türü oluşacak. 90lar’ın ortalarına kadar müzik marketlerde electronica tür olarak yer almıyordu. Oysa şu anda özellikle Avrupa’daki müzik dükkanlarında electronica, rock ve pop kadar çok ilgi topluyor. Bu ivme bence daha da devam edecek. Türkiye’yi soracak olursan durumlar hayli ilginç ve karışık. 90lar’a kadar hiç adı anılmayan elektronik müzik, bir anda yeni açılan klüpler, konser ve parti organizasyonları sayesinde daha çok dinlenmeye başlandı. Bu sayede the Orb, Scanner, Chemical Brothers gibi grupları İstanbul’da görme imkanı bulduk. Artı geçen sene ilki düzenlenen Phonem Elektronik Müzik Platosu da ayrı bir kapı açtı bence. Bu sayede David Toop, Tarwater, Pan Sonic gibi devler geldi ve binlerce izleyici ile buluştu. Sanıyorum plak şirketleri de bunu görüp zaman içinde elektronik müziğe daha çok yer verecektir. Aldığınız eğitimin ne kadar gerekli olduğunu düşünüyorsunuz? İTÜ MİAM’da almış olduğum tonmaysterlik ve elektronik müzik kompozisyonu eğitimi bana çok şey kazandırdı. İlk olarak müziğe bakış açımı çok genişletti. Özellikle elektronik müziğin akademik yönü ile ilgili eğitim aldığım hocalar sayesinde abstrak elektroakustik müziği, sadece sesler ile soyut bir hikayenin nasıl yaratılacağını öğrenmiş oldum. Ayrıca tonmaysterlik eğitimi sayesinde de parçalarımı, yabancı standartlarda prodükte etmeye başladım. İstanbul’un özellikle ses enstelasyonları ve düzenlemeleri konusunda geleceğini nasıl görüyorsunuz? Sizce yeterince anlaşılıyor mu? Bence İstanbul içerdiği sesler ile dünyanın belki de en zengin ve heyecan verici yerlerinden biri. Bence bu seslerin daha yoğun ve ilginç biçimlerde kullanılması gerekiyor. İstanbul’un şehir olarak kullanılması ise zamanla daha çok olacak. Halen modern sanat ve modern kavramsal elektronik müzik yeterince ilgi görmüyor. Ancak bu ilgi yurt dışından gelen sanatçılar ile ortak yapılacak soundart projeleri sayesinde daha da artacak. 2004 senesinde İstanbul’da Avrupalı soundartçıların katılacağı bir sergi planlıyorum. Umarım bu gerçekleşebilir. Bir projeye müzik hazırlamak mı daha çok ilginizi çekiyor yoksa müziğinizin üzerine bir başka proje hazırlanması mı? İkisi de heyecan verici tabii ki. Kendi müziğimi yaparken elbette çok daha özgür düşünüyorum. Ancak bir tiyatro gösterisine veya videoya müzik yapmanın da çok büyük lezzeti var. Bu tip projelerde besteci olarak daha kavramsal düşünüyor insan. Elektronik müzik zaten doğası gereği görsel sanatlar içiçe bir müzik. Galiba ben projeye müzik üretmeyi daha heyecan verici buluyorum. Son albümünüze dair birkaç kelimelik açıklama yapabilir misiniz? Locustmusic tarafından yayınlanan “a walk through the bazaar” isimli albümüm Kapalıçarşı ve çevresinden alınan sesler ile o seslerden üretilen 14 dakikalık uzun bir remix’i içeren 31 dakikalık bir çalışma. Aralık 2003’ de yayınlanması planlanan “living in istanbul” isimli albümüm ise İstanbul seslerinin ambient müzik ile bir karışımı. Son dönem dinlemekten ya da performanslarını izlemekten zevk aldığınız müzisyenler kimler? Şu anda Matmos, Björk, Console, The Orb, Mouse on Mars, Scanner Cd çalarımda dönen CD’ler. Performans olarak yakın zamanda etkilendiğim grup ise Mouse on Mars idi. Yakın zamanda gerçekleştirmek istediğiniz planlarınız neler? İlk olarak, Türkiye’de çıkarmayı düşündüğüm elektronik müzik ve etnik enstrümanların kullanıldığı, eski 45’liklerden ve Türk filmlerinden seslerin bulunduğu bir albüm projem var. Ayrıca 2004 senesinde Cd’si de yayınlanacak olan çarpıcı bir tiyatro müziği üzerinde çalışıyorum ve de Locustmusic tarafından bana ısmarlanan akustik gitar ve canlı elektronik elementleri barındıran bir albüm hazırlayıp onu konserlerde paylaşmak istiyorum. Mart 2004’de gerçekleşecek olan 10.Küba Elektroakustik Festivali’ne Türkiye’den davet edilen tek besteci olarak katılacağım. Yani 2004 oldukça yoğun geçecek.
Seslerden Hikayeler
Read User's Comments0
Amerika’da Kapalıçarşı nidaları
Erdem Helvacıoğlu’nun Kapalıçarşı’nın sesleri ve bu sesler üzerine yaptığı besteden oluşan albümü “A Walk Through the Bazaar” çıktı ama, Amerika’da... Şı sıralar Amerika’da Kapalıçarşı’nın sesleri yankılanıyor. Elektronik müziğin Türkiye’deki genç isimlerinden 28 yaşındaki Erdem Helvacıoğlu’nun yaptığı ses kayıtlarından oluşan “A walk Through tha Bazaar” albümü Chicago’lu Locustmusic adlı plak şirketinden (ki bu şirket Björk gibi isimlerle de çalışıyor) çıktı. Albüm şimdilik Türkiye’de yayınlanmadı, ama internet üzerinden satın almak isteyen meraklıların imdadına www.amazon.com adresi ve Locustmusic’in sitesi yetişiyor. Gerçi Türkiye’de yaşayan bir müzisyenin albümünü Amerika üzerinden almak biraz sinir bozucu ama ne yazık ki bu da bir nevi beyin göçü işte. Mesela sanatçı şimdiye kadar “Kırmızı Yorgunları” oyununun müziğini, Yaşar’ın “Sevdiğim Şarkılar” albümünün tonmaysterliğini, Fahir Atakoğlu’nun “As One” albümünün tonmayster asistanlığını ve “Fasulye” filminin müziklerini yapmış Türkiye’de. Fakat çeşitli bienallerde yer alan sanatsal işleri ve diğer performansları ile hep yurt dışında biliniyor. Bu son 30 dakikalık elektronik müzik albümünde ise, biri sırf Kapalıçarşı’yla civarından kaydedilmiş seslerden diğeri de bu seslerin üzerine yapılmış bir besteden oluşan iki şarkı var. Belki içinde yaşarken insan fark etmiyor ama tüm bu sesler besteyle birleşince oldukça hoş bir sonuç çıkabiliyor ortaya. Ama Helvacıoğlu’nun da hakkını yemeyelim şimdi, maharet seslerde değil, onu birleştirende tabii ki! Nereden çıktı böyle bir fikir? Amerika Chicago’daki Locustmusic şirketinin bir projesiydi bu. Bu yıl 12 tane albüm çıkartıyorlar ve her albümde her sanatçı yaşadığı şehrin 15-20 dakikalık seslerini alıp onun üzerine beste yapıyor. Mesela Björk ve Matmos grubu da var bu seride. Ben de geçen yıl internetten buldum bu şirketi ve hemen Kapalıçarşı’nın seslerinin kayıt ettim. Neden Kapalıçarşı? Mesela Taksim’de de çok ses var. Ben aslında hep Pazar seslerine çok meraklıydım. Kapalıçarşı ve civarının da kendine has bir ambiyansı var. Bence hem İstanbul’u en iyi anlatacak yer orası hem de ses verisi çok iyi. Ben daha önce Taksim’de de kayıt yapmıştım ama o kadar yoğun bir müzik bombardımanı var ki orada, ses verisi işlenemiyor. Bir yanda Tarkan çalarken karşısından da Michael Jackson sesi yükseliyor çünkü. Peki kayıtlar kolay oldu mu? Çok ilginçti. İki kişi büyük bir mikrofon ve büyük kulaklıklarla yürüdük Kapalıçarşı’da. Dikkat çekmemesi mümkün değildi tabii ki, çok meraklı bir millet olduğumuz için her gören soru sordu. “Hangi televizyon kanalı veya ne söyleyeyim şimdi” diyenler vardı. İstanbul’da yaşayan biri olarak yer aldığınız projeler ve performanslarınızın çoğu yurtdışında. Sanki orada daha çok tanınıyorsunuz. Yaptığım müziğin orada daha çok alıcısı olduğu için durum böyle. Türkiye’de talep yok. Yani dinleyiciden talep olsa bile plak şirketlerinin ilgisi olmuyor. Yurt dışındaki plak şirketleri yaptığın en deneysel albümü de çıkartabiliyor, en ticari olanı da. Satışlar nasıl Amerika’da? Geniş bir dinleyici var. Bazı albümler 2 bin satarken bazısı 50 bin satıyor. Belli bir döngü olduğu için illa ki gidiyor müzik. Mesela bu türle ilgili dergiler var orada ve internetten takip etmek çok yaygın. Böyle farklı yollardan talep olunca geri dönüşü de rahat oluyor tabii. Sizin albümünüz de amazon.com’da var mesela. Evet şimdilik Türkiye’de yayınlanmadığı için oradan alınabiliyor. İngiltere ile Barnes&Noble ve Tower Records gibi başka yerlerde de var. Doğu müzikleri çekiuor onları. Üniversitede Endüstri Mühendisliği okumuşsunuz. Elektronik müzikle profesyonel olarak ilgilenmeye nasıl başladınız? Ortaokuldan beri hep müzikle içi içeydim. “Too Much” diye bir grubumuz vardı ve rock barlarda çaldık. Daha sonra üniversitenin sonunda “Fasulye” filminin müziklerini yaparak iyice elektronik müziğe kaydım. Kendi “home studio”umu kurdum ve İTÜ MİAM, Tonmaysterlik ve Kompozisyon Master programında elektronik müzik okudum. Ama Türkiye’de çıkan hiç albümünüz yok. Kendi ismim altında yayınlanan bireysel bir albümüm hiç olmadı. Yalnızca “Too Much” grubuyla Ada Müzik’ten çıkan “Sesimizi Yükseltiyoruz” diye toplama bir albüm var. Bir de çeşitli albümlerde yaptığım tonmaysterlik gibi diğer işlerim. Gelecek albümleriniz de hep yurt dışında mı yayınlanacak? Hollanda’da bienal zamanında çıkacak bir albüm var. İstanbul’un seslerini kullanarak yaptığım bitmiş bir albümüm de var yurtdışında yayınlanacak. İngiltere’den bir plak şirketinin ilgilendiği başka bir projem ve Amerika’da Locustmusic’in benden istediği bir albüm daha var. Yani şimdilik projeler hep yurtdışında gelişecek gibi görünüyor ama ilerde ne olur bilemem. Aslında “Doğu Ekspresi” adlı bir albüm yapma fikrim var. İstanbul’dan başlayıp Karadeniz, İç Anadolu ve Doğu’ya gidip oralardaki sesleri kayıt etmek istiyorum. Bir sponsor bulunursa böyle bir albüm yapılabilir. “A Walk Through the Bazaar” albümünüze Türkiye’den gelen tepkiler nasıl oldu? İlk olarak hiç Amerika’ya gitmeden orada bir albüm çıkartmış olmama şaşırıyor herkes. İkincisi de bu konseptte bir albüm Türkiye’de olmadığı için değişik geliyor. Belki kayıt edilmiş sesler var daha önce ama tamamen bunun üzerine kurulu bir albüm yapılmadı. Hem elektronik müzikle ilgilenenler, seslerin üzerine yaptığım bestemi de beğendikleri için hep çok güzel tepkiler geliyor.
“Arzu”. Eseri, soprano Elisabeth Söderström,
Op.74 şarkı dizisinin ilk parçası olan “Arzu”. Eseri, soprano Elisabeth
Söderström, piyanist Vladimir Ashkenazy eşliğinde seslendiriyor.
Gökyüzündeki
güneş olsaydım,
Sadece
senin için parlardım.
Ne
sularda, ne de ormanlarda,
Daima
senin pencerende ve sadece senin için parlardım.
Ah,keşke,
kendimi güneşe dönüştürebilseydim...
Çalılıklarda
bir kuş olsaydım,
Başka
diyarlarda ötmezdim.
Ne
sularda, ne de ormanlarda,
Daima
senin pencerende ve sadece senin için şarkı söylerdim.
Kendimi,
niçin, bir kuşa dönüştüremiyorum?
YENİ ŞARKI: BEACH HOUSE- PPP+ BEYOND LOVE
Geçtiğimiz günlerde yeni single’ ları Sparks ı yayınlayıp bizi pek sevindiren Beach House, yeni albümden 2 şarkıyı daha görücüye çıkardı. Ancak grup, daha önce eşi benzeri görülmemiş bir uygulama ile karşımıza çıkıyor.
Herhangi bir şarkıyı tüm albümü temsil etmek amacıyla seçmenin ne kadar zor olduğundan bahseden grup, resmi sitelerine Single Finder adında bir uygulama koymuş. Buradan en sevdiğiniz üç Beach House şarkısını seçiyorsunuz, Beach House da karşılığında size müzik zevkinize ve tarzınıza en uygun single’ ı dinlemeniz için seçiyor. Şimdilik seçenekler önceki şarkı Sparks ve yeni ikili PPP ve Beyond Love.
Ayrıca bununla da kalmayıp grup, Setlist Creator ile hayranlarını pek bir mutlu ediyor. Konser öncesinde bu uygulamadan en çok duymak istediğiniz üç şarkıyı seçiyorsunuz ve grup -eğer şarkı yeterli çoğunluğu elde ederse- şarkıyı setlistine koyuyor.
Özellikle Setlist Creator, çok zekice düşünülmüş ve tam bir hayran dostu uygulama. Bir gün Beach House’ u bu topraklarda favori şarkılarımızı çalarken görmek dileğiyle…
Herhangi bir şarkıyı tüm albümü temsil etmek amacıyla seçmenin ne kadar zor olduğundan bahseden grup, resmi sitelerine Single Finder adında bir uygulama koymuş. Buradan en sevdiğiniz üç Beach House şarkısını seçiyorsunuz, Beach House da karşılığında size müzik zevkinize ve tarzınıza en uygun single’ ı dinlemeniz için seçiyor. Şimdilik seçenekler önceki şarkı Sparks ve yeni ikili PPP ve Beyond Love.
Ayrıca bununla da kalmayıp grup, Setlist Creator ile hayranlarını pek bir mutlu ediyor. Konser öncesinde bu uygulamadan en çok duymak istediğiniz üç şarkıyı seçiyorsunuz ve grup -eğer şarkı yeterli çoğunluğu elde ederse- şarkıyı setlistine koyuyor.
Özellikle Setlist Creator, çok zekice düşünülmüş ve tam bir hayran dostu uygulama. Bir gün Beach House’ u bu topraklarda favori şarkılarımızı çalarken görmek dileğiyle…
Bülent Ortaçgil Benimle Oynar mısın albümü
Bülent Ortaçgil sevenler için müjdeli bir haberimiz var. Bugüne kadar eşssiz eserlere imza atmış ve kemikleşmiş bir dinleyici kitlesine sahip Kent Ozanı Bülent Ortaçgil'in ilk albümü ''Benimle Oynar Mısın'' 41 yıl sonra Rainbow45 Records etiketi ile plak formatında yayımlanıyor.
Ali Kocatepe prodüktörlüğünde ve unutulmaz müzik adamı Onno Tunç'un aranjeleri ile hazırlanan albüm müzik tarihimizin de klasikleri arasında yer alıyor.
Bu albümle birlikte Rainbow45 Records 'un önümüzdeki dönemde pek çok önemli eseri yeniden müzik severlerle buluşturmaya devam edeceğinin haberini de vermek isteriz.
Canlı Radyo Dinleyin
Gelişen teknolojiye rağmen eskimeyen demode olmayan tek gerçek Radyoların eskimemesidir. Bir radyo kurmak, frekans almak neredeyse imkansız hale gelmiştir.
Radyo kurmak için mevcut bir radyoyu almanız gerekiyor. Bunun için cebinizden milyonların çıkması gerekiyor.
Nitekim 2005 yılında satılan Süper Fm 22 milyon dolar civarı satılmıştı. Gelişen ve değişen dünyada eskimeyen tek gerçek şey radyolar olurken, İnternetten yayın yapmayan radyo neredeyse bulunmuyor.
Canlı radyo dinleme siteleri birbirleri ile yarışıyor, internet yayını yapmayan siteler ise bir an önce internet yayınına geçiyor. Mobil uygulamalar geliştiriyor.
Size bugün radyo dinleyeceğiniz kesintisiz yayın yapan bir site ile tanıştırmak istiyorum, Süper Fm, Ostim Radyo, Ntv radyo gibi bütün radyoları dinleyebileceğiniz bir site yutupmuzik.com
bu site ile aynı zamanda şarkı dinleyebilir, youtube müziklerini sınırsız bir şekilde dinleyebilisiniz.
Radyo kurmak için mevcut bir radyoyu almanız gerekiyor. Bunun için cebinizden milyonların çıkması gerekiyor.
Nitekim 2005 yılında satılan Süper Fm 22 milyon dolar civarı satılmıştı. Gelişen ve değişen dünyada eskimeyen tek gerçek şey radyolar olurken, İnternetten yayın yapmayan radyo neredeyse bulunmuyor.
Canlı radyo dinleme siteleri birbirleri ile yarışıyor, internet yayını yapmayan siteler ise bir an önce internet yayınına geçiyor. Mobil uygulamalar geliştiriyor.
Size bugün radyo dinleyeceğiniz kesintisiz yayın yapan bir site ile tanıştırmak istiyorum, Süper Fm, Ostim Radyo, Ntv radyo gibi bütün radyoları dinleyebileceğiniz bir site yutupmuzik.com
bu site ile aynı zamanda şarkı dinleyebilir, youtube müziklerini sınırsız bir şekilde dinleyebilisiniz.
Neden Müzik Dinleriz
Neden müzik severiz diye hiç sordunuz mu kendinize veya google'ye ben bu cümleyi yazdıktan sonra google amcaya sordum ve bir kaç sitede olduğunu gördüm..
Ancak net bir bilgi ve bilimsel bir sonuç ortada yok. Peki neden müzik severiz sorusuna cevap ararken müzik ne zaman doğmuştur?
Aslında bununda net bir cevabı yok. Gavur tarihçesiyle milattan önce veya sonra diyemeyeceğim. ancak böyle cevap verebilirim eminim sizinde aklınıza mantıklı gelecektir.
Müzik sesten üretilmiştir. İnsanoğlu'nun sese ilk doğumda kavuşur, ve büyük bir agıt yakar doğarken, Dünya'ya gelirken.
Kuşların, ağaçların bitkilerlerin çıkardıkları sesler zaten doğal bir orkestra eşliğinde ahenkli müziği anlatıyor bize.
Bundan yola çıkarak müziğin insanoğluyla birlikte ortaya çıktğını söylebiliriz.
Peki neden severiz bu müzikleri?
Biraz önce verdiğim örnekte doğanın orkestra şeklinde kuşları, bitkileri ve bütün envai çeşitleri ile zaten bir müzik beste ürettiklerini söylemiştim. Bu sesler hoşumuza gitmesi sonucu bizde kuş, çıngaraklı yılan :) seslerini taklit ederek başladık işe sonra pop, arabesk, elektronik, caz vs müzik çeşitlerini çıkardık.
Bütün bu müzik çeşitleri ruh halimizi, kafa dinlendirici veya dağıtma olmaktadır. sevgimizi, agıtımızı, neşemizi, aşkımızı ifade etme biçimidir müzik.
Vesallam..
En Çok Dinlenen Türkü Listesi
Merhaba sevgili ziyaretçilerim söz verdiğim gibi sizler için müzik listelerini oluşturmaya başladım. ve ilk listemi bugün sizinle paylaşacağım.
Çalışırken müzik dinlemeyi seviyorum. çünkü o iş stresini gerçekten üzerimden atmakla kalmayıp ruh halimi değiştirmektedir.
Zihin dinlendirmesi olarak kullandığım müzik listeme gelince toplam 15 türkü'den oluşturmuşum, ben bir web sitesinden dinliyorum. sitede kendi müzik listemi oluşturuyor sıraya koyuyor ben müdahale etmeden sürekli çalıyor. sitenin ismini ileri ki zamanlarda açıklayabilirim .
Çalışırken müzik dinlemeyi seviyorum. çünkü o iş stresini gerçekten üzerimden atmakla kalmayıp ruh halimi değiştirmektedir.
Zihin dinlendirmesi olarak kullandığım müzik listeme gelince toplam 15 türkü'den oluşturmuşum, ben bir web sitesinden dinliyorum. sitede kendi müzik listemi oluşturuyor sıraya koyuyor ben müdahale etmeden sürekli çalıyor. sitenin ismini ileri ki zamanlarda açıklayabilirim .
En Çok Dinlenen Türküler
- Ordunun Dereleri
- Kara Tren
- Sevda Değil
- Oy Dağlar
- Gesi Bağları
- Sarı Gelin
- Nemrudun kızı
- Leylim Ley
- Hastane önünde inci ağacı
- Ah Yalan Dünya
- Beyaz Giyme
- Yeni cami avlusunda
- Hey onbeşli
- Delimisin yar
- Telli Turnam
evet arkadaşlar özellikle çalışırken benim dinlediğim müzik listesi budur. sizlere de kesinlikle tavsiye ederim.
kafa dinlendiriyor:)
Müzik Listelerim Yayın Hayatına başladı.
Merhaba, Bundan sonra sizlerle sürekli iletişim halinde olup sizler için seçtiğim müzik listelerimi sizlerle paylaşacağım.
Elektronik devrim ile artık müzik listelerini kendimiz oluşturabilir, her yerde dinleyebiliyor, yer ve zamana bağlı kalmaksızın heryerde her an müziğimiz yanımızda yer alıyor.
Çalışırken, araba kullanırken, yürüken,spor yaparken, yemek hazırlken vs her yerde müzik dinler, güzel müzikleri bulmaya çalışırız.
Çünkü müzikler bize hayat veriyor, ruh halimizi yansıtıyor. ve bizi modlara sokmaktadır.
Türkü, klasik,arbesk damar kısa süre sonra sizlerle paylaşmaya başlayacağım müzik listelerimi...
Elektronik devrim ile artık müzik listelerini kendimiz oluşturabilir, her yerde dinleyebiliyor, yer ve zamana bağlı kalmaksızın heryerde her an müziğimiz yanımızda yer alıyor.
Çalışırken, araba kullanırken, yürüken,spor yaparken, yemek hazırlken vs her yerde müzik dinler, güzel müzikleri bulmaya çalışırız.
Çünkü müzikler bize hayat veriyor, ruh halimizi yansıtıyor. ve bizi modlara sokmaktadır.
Türkü, klasik,arbesk damar kısa süre sonra sizlerle paylaşmaya başlayacağım müzik listelerimi...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)